Sytske SötemannTurkse poëzie in Nederlandse vertalingHollandaca'da Türkçe şiir | |
Cevat ÇAPAN (1933) | |
"SAKIN GEÇ KALMA ERKEN GEL" | "WEES VOORAL NIET TE LAAT, KOM MAAR VROEG" |
Usulca gir kapıdan, zile basma. Hiç telaşlanma, ben daha dönmemişsem. Yoldayımdır, nerdeyse yokuşun dibinde, Suların kararmasını bekliyorumdur, Tuğla harmanlarından gelen yanık havanın Bahçedeki akşamsefalarına sinmesini. Güç bela dizginliyorumdur içimde Dörtnala sana koşan küheylanları. Bütün gün kâğıttan dağlar arasındaydım, Nabzım ileri giden bir saat gibi işledi durdu. Dilekçeler, kararlar, tozlu makbuzlar: Hep adını okudum silinmiş satırlarda. Pencerede kuleler, minareler, kirli gök. Durmadan kuşlar uçtu bir bacadan. Rüzgâra karışan saçlarını gördüm Bulutlu aynalarda. Balkonun kapısını aç, su ver saksıdaki çiçeğe. Geyikli örtüyü ser masaya, dinlen biraz. Sessizlik şaşırtmasın seni, ürkütmesin. Ben içindeyimdir o alaca sessizliğin. Şehrin gürültüsü dolacak az sonra odaya, Karanlık bir yankıya dönüşecek karşı dağlarda. © Cevat ÇAPAN, 1989 Doǧal Tarih'de Adam Yayınları İstanbul | Ga maar zachtjes door de deur naar binnen, bel niet aan. Maak je vooral geen zorgen, mocht ik nog niet terug zijn. Ik ben vast al onderweg, bijna beneden aan de helling, Wacht waarschijnlijk tot het water donker wordt, Tot de brandlucht uit de steenovens De nachtschonen in de tuin doordringt. Ongetwijfeld beteugel ik in mezelf uit alle macht De galopperende volbloedpaarden op weg naar jou. De hele dag zat ik tussen bergen papier, Bleef mijn pols als een voorlopende klok aan het tikken. Verzoekschriften, besluiten, stoffige kwitanties: Aldoor las ik je naam in de vervaagde regels. In het raam torens, minaretten, een grauwe hemel. Voortdurend vlogen er vogels op vanaf een schoorsteen. Zag ik je op de wind meegvoerde haren In de bewolkte spiegels. Doe de balkondeur open, geef de plant in de pot wat water. Leg het kleed met de herten op tafel, rust wat. Laat de stilte je niet verwarren, je geen angst aanjagen. Ik ben er heus in die bonte stilte. Het rumoer van de stad zal even later de kamer vullen, In een donkere echo veranderen op de tegenoverliggende bergen. Noot: De titel van het gedicht is de titel van een liedje. De tekst is van de auteur Ahmet Rasim, de muziek van de beroemde Armeense violist Kemani Tatyos. © Sytske Sötemann, 2011 I.s.m. Vertaalatelier ELV, Antwerpen 2011 |
DÖNÜŞ | TERUGKEER |
Yıllar sonra odanın kapısını açınca senin yerine arkası dönük iki kadın görüyorum yaşları belirsiz biri kollarını balkonun korkuluğuna dayamış öbürü kapının pervazına yaslanmış uzanıp giden ovaya bakıyorlar akşam serinliğinde. Bakışlarının ucunda mor dağlar yükseliyor ve inen davarın çan sesleri duyuluyor uzaktan. Kapıyı aralık bırakıp alacakaranlıkta dağın doruğuna tırmanıyorum yorgun atımın yedeğinde. © Cevat ÇAPAN, Yapı Kredi Yayınları İstanbul | Als ik jaren later de deur van je kamer open zie ik in plaats van jou twee vrouwen met hun rug naar me toegewend hun leeftijd onbestemd de ene met haar armen op de balustrade van het balkon gesteund de ander tegen de deurpost geleund kijken ze over de vlakte die zich tot aan de einder uitstrekt in de avondkoelte. Aan het einde van hun blikken verrijzen de paarse bergen en van verre hoort men het geklingel van de afdalende kudde. Ik laat de deur op een kier en in de avondschemering klim ik omhoog naar de berg aan de teugel van mijn vermoeide paard. © Sytske Sötemann, 2011 |
PUSULA | KOMPAS |
Nicedir uzaklardaydım: uzak dağlar, uzak kıyılar, uzak — dillerini bilmediğim yaban insanlar arasında. Uzayan bir uykunun karanlığından düşlerin aydınlığıyla vardım yıllardır aradığım bu adaya. Toprak, demir, şeker kamışı, ipek ve elmasla uğraştım yıllarca. Fotoğrafta gördüğün hasır şapka, keten giysi, gümüş saplı baston o yılların yorgunluğunu gizliyor ustaca. Sana çocukluğunda anlattığım Afrika, Amazon, Santiago, Havana bütün gençliğimdi benim, olgunluğum. Doğduğum dönülmez dağ köyüne döndüm sonunda, geceleri sesiyle uyuduğum derenin kıyısına. Toprak dama, tandıra, boğma rakıya. Beni tanıyasın diye bir gün doğmanı bekledim sabırla. © Cevat ÇAPAN, 1985-2006 Bana Düşlerini Anlat - Toplu Şiirler YKY İstanbul | Wat ben ik al ver weg geweest: verre bergen, verre kusten, ver – tussen vreemde mensen wier taal ik niet kende. Uit de duisternis van een langdurige slaap bereikte ik met het licht van dromen dit eiland dat ik al jaren zocht. Met aarde, ijzer, suikerriet, zijde en diamant hield ik mij jarenlang bezig. De strooien hoed die je op de foto ziet, het linnen pak, de wandelstok met zilveren knop verbergen de vermoeidheid van die jaren meesterlijk. Afrika, Amazone, Santiago, Havana waarover ik jou in je kindertijd heb verteld vormden mijn hele jeugd, mijn volwassenheid. Ten slotte ging ik terug naar het bergdorp, mijn geboortedorp, waar terugkeer onmogelijk is, en naar de oever van de rivier, waar ik 's nachts sliep op haar geluid. Naar het dak van aarde, de stenen oven, de huisgemaakte raki. Geduldig wachtte ik op jouw geboorte Zodat je mij op een dag zou kennen. © Sytske Sötemann, 2012 |
YAZ KAPILARINDA | AAN DE POORTEN VAN DE ZOMER |
Her şey bir güzel kız için yazılır, diyor. Kırkına yakın, yılgın biraz. İsteksizce yanıtlıyor derginin sorularını. Öğrenci derneğinde konuştuğu akşam uzaklarda gibi dinleyenlerden, güvenle konuşuyor — üst üste kazandığı yenilgilerin güvenliği içinde. Oyunlarından sahneler geçiyor gözlerimin önünden, değişik zamanlarda, değişik sahnelerde izlediğim : çürüyen bir şey, çocukluktan erginliğe geçerken, yarı kaçık soylular, saray artıkları, kırgın bilgeler, şehvetle kutsallığın kucaklaştığı tenha köşeler... Sonra kurtulmak için boğuntusundan günlük kokulu karanlıkların, kırlar, kırlar ve uçsuz bucaksız ovalar. "Bir ırmağın kıyısında sevişmiştik o yaz." Her şeyi bir güzel kız için yazmış olmanın erinciyle açıyor yaz kapılarını yenilgilerinin güvenliği içinde. Yorgun, ama hâlâ içinde o yakıp tüketen özlemi bilinmeyenin. © Cevat ÇAPAN, Bana Düşlerini Anlat - Toplu Şiirler 1985-2006 YapYapɩ Kredi Yayɩnlarɩ İstanbul | Alles wordt voor een mooi meisje geschreven, zegt hij. Tegen de veertig, tamelijk schuchter. Onwillig beantwoordt hij de vragen van het tijdschrift. De avond waarop hij bij de studentenvereniging spreekt over de toehoorders heen alsof die zich in de verte bevinden, spreekt hij vol zelfvertrouwen — zeker van zijn opeenvolgende nederlagen. Voor mijn ogen spelen zich scènes af uit zijn toneelstukken, die ik in verschillende periodes, op verschillende podia heb gezien: iets dat wegrot, terwijl het van jeugd in volwassenheid overgaat, half dwaze edelen, hovelingen in verval , gebroken geleerden, verborgen hoekjes waarin wellust en heiligheid elkaar omhelzen.... En dan om te worden bevrijd uit de verstikking van de alledaagse stinkende duisternis, velden, velden en oneindige vlaktes. “Aan de oever van een rivier hadden we die zomer gevreeën.” In het rustige besef dat alles voor een mooi meisje is geschreven opent hij de poorten van de zomer zeker van zijn nederlagen. Vermoeid, maar nog altijd behept met dat brandende afmattende verlangen naar het onbekende. © Sytske Sötemann, 2022 |
(Terug) |